11 Ocak 2015 Pazar

Baobab Ağacı

Bu ağaç gittikçe daha çok tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.
Baobab (Adansonia), ebegümecigiller (Malvaceae) familyasının Adansonia cinsinden Afrika ve Asya’nın tropikal bölgelerinde yetişen, yapraklarını döken ağaç türlerinin ortak adı.
Boyları 18 m’yi bulabilir. Gövde çevresi 30 m’yi, çapı 9 m’yi bulur. Bu yumuşak ve süngerimsi dev gövde, bir su deposu görevi yapar ve oran olarak yapraklar ile dallara göre çok büyük olduğu izlemini verir. Ağaç, dalların uçlarını aşağıya doğru sarkmasıyla bir kubbe biçimini alır.
Kabuğundan ve yapraklarından “adasonina” adı verilen ateş düşürücü madde elde edilen baobabın odunundan kâğıt yapılır. Portakal büyüklüğünde, yumurta biçiminde olan meyvesinin ekşi etli bölümü, şeker ekilerek yenir.

Maymun Çıkmazı Ağacı

Şili de yetişen bu ağaç bir fosil kadar yaşlıdır. Ancak yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan ağaçlardan birisidir.
Şili arokaryası (Araucaria araucana), arokaryagiller (Araucariaceae) familyasından bir ağaç türü.
Bugünkü arokarya ağacının akrabası olan bulunmuş fosiller 50 milyon yaşındadır. Dolayısıyla dünyanın en eski ağaç familyalarından birinin üyesidir. Şili arokaryası Avrupa’da, biyolog ve tıp adamı Archibal Menzies sayesinde ilk kez 1795 yılında tanındı. Halk arasında daha çok, ingilizce bir tabir olan Monkey puzzle tree (Maymun çıkmazı ağacı) olarak anılır. Bu isim, 1800 yıllarında bir İngilizin “bu ağaç, çıkmaya çalışan maymun için bulmaca gibi karışık” yorumundan kaynaklanmıştır. Alternatif olarak bölgenin yerlileri olan Mapucheler, kendi dillerinde Pehuen ismini kabul etmişlerdir.
Şili arokaryaları, yumurta şeklinden koni şekline kadar çeşitli formlarda taç oluştururlar. Bütün kolları gevşektir. Yaklaşık 100 yıl sonra aşağıdaki dallarını atar ve gövde alttan görülür vaziyete gelir. Yaşlı ağaçların sadece en üst kısmında dalları kalır. Bu durumda gövde düz ve silindir formundadır. Gövdenin bu düzgünlüğü ve uzunluğu yüzünden kereste olarak faydalanmak amacıyla kesilir. Bu kesimler artık Şili’de tehdit boyutlarındadır. Günümüzde ender bir ağaçtürü olarak kırmızı listede bulunan arokaryanın uluslararası ticareti yasaktır.
Koyu gri kabuğu, ağacı lavlardan ve volkanik patlamaların getirdiği zararlardan korur. Ayrıca, derinlere inen çok sayıda kök oluşturur.
Arokarya, çok fazla sert ve pul görünümlü yapraklarla bezelidir. Yapraklar 3-4 cm uzunlukta ve genişlikte üçgen şeklindedir, keskindir ve uç noktalarında sivri kahverengi dikenle sona ererler. Yaprak kenarları sarıya çalar. Yapraklar dallarda spiral oluşturacak şekilde dağılır.
Şili arokaryası çok yavaş büyür. Yıllık büyüme ender olarak 30 cm.den fazla olur. Çok ileri yaşlara kadar yaşarlar, 1300 hatta 2000 yıllık örneklere bile rastlanmıştır. Ancak kereste olarak genelde 500 yıllık yaşlı ağaçlar kullanılmıştır.
Arokarya ağacının anavatanı And Dağları’nın Şili ve Arjantin’deki kesimleridir. Yüksekliği 50 m.yi bulur. Avrupa kıtasında ise kuzeybatı kesimlerinin ılıman çevrelerinde bulunur ve bunların yüksekliği de 30 m.yi bulabilr. Bununla birlikte İngiltere ve Avrupa’nın diğer ılıman bölgelerinde arokaryalar egzotik görünümlerinden ötürü park ve bahçelere dikilerek yetiştirilir. Dünyanın diğer iklimi uygun bölgelerinde de durum aynıdır.


Canavar Ağacı (Juhyo)

Oldukça garip bir şekle sahip olan bu ağaçlar, Juhyo (canavar ağaçlar) adıyla anılmaktadır ve Zao dağlarında bulunmaktadırlar.Bu olağan üstü ağaçlar, kışın çetin şartlarını altında vahşi doğada, karanlıkta beklemektedirler. Bu ağaçlar, Japon kar kadını ruhu Yuki Onna'nın nesli olarak görülmektedirler. Bu ağaçlar, Juhyo ya da canavar ağaçlar olarak anılmaktadırlar. Her kış mevsimi geldiğinde, Yagamata bölgesinde bulunan Zao dağının tüm ağaçları, insanı şaşkınlıktan donduracak kadar farklı olan bir dönüşüm geçirirler. Bu olağan üstü ağaçlar, oldukça zarif görünümlü kozalaklı ağaçlardan, iri yarı canavara benzeyen kar ve buz kütleleri haline dönüşürler.Bu ilginç ağaçları, garip görünümlü canavarlar haline dönüştüren şey, dayanılmaz bir şekilde soğuk olan Sibirya rüzgarlarının kar ve buz ile karıştırılması ile elde edilen, bir kış kokteylidir. Bu kar ve buz kokteyli, bu zarif kozalaklı ağaçları o kadar bütün bir şekilde kaplar ki, sıklıkla genelde de harika görünümlü olan bu ağaçlar, garip şekillere bürünmüş ve dönüşüm geçirmiş, yapısal bozuklukları olan canavarlar gibi görünmeye başlarlar. Bu ağaçları geçirdikleri bu dönüşümden sonra tanımak, neredeyse imkansıza yakın bir hale gelmektedir.Japonlara göre, Japonya'da bulunan ağaçların genelde spiritüel bir doğaları vardır. Birçok Shinto tapınaklarında, kami ya da bu tarzda bir ruha sahip oldukları söylenir. Bu ruh çeşitlerinden birisi, kodama ruhudur ve bu ruha sahip olan ağaçları kesmenin, kesinlikle kötü şans getireceğine inanılır. Bundan dolayı bu ağaçlar, kutsanmış bir iple işaretlenirler. Japonya'da bulun bir sürü ruhun olduğu gibi, bu ruhlarda iyi huylu, tehlikeli ya da nötr olabilirler.Kırsal kesimlerde, eğer ağaçlar 1.000 yıllık bir yaşam süresine kavuşabilirlerse, geceleri bu ağaçların canlanacağına ve çok tehlikeli olabileceklerine inanılır. Geceleyin ağaç kesmeye giden ormancıların, bu tehlikeli ve korkunç yaratıklara, oldukça dikkat etmeleri ve onları rahatsız etmemeleri öğütlenir.Juhyo ağaçları, Yagamata bölgesinin kuzey kısımlarında bulunan, Zao dağının tepelerinde bulunmaktadır. Zao dağı da, birçok diğer dağın olduğu gibi, aslında volkanik bir dağdır ve günümüzde, hala aktif durumdadır. Juhyo ağaçları, Yagamata istasyonundan kalkan otobüslerle rahatça ulaşabileceğiniz, Zao Onsen'de oldukça rahat bir şekilde görülebilmektedir. Zao Ropeway'den bir teleferiğe binerek, yolun yarısı olan Sanroku Line bölgesine ulaşabiliyorsunuz. Bu hattı takip ettiğinizde ise, Juhyo ağaçlarının bulunduğu alan olan Juhyo-kogen (Canavar ağaçları yaylası)'na ulaşıyorsunuz. Juhyo ağaçları, o yılki hava koşullarına bağlı olarak, ocak ayının ortalarından Mart ayının ortalarına kadar, bu karla ve buzla kaplı biçimlerine koruyabilmektedirler.

Bois Dentelle Ağacı

Bu güzel ve şirin ağaç çok az sayıda vardır. Dünyada bu ağaçtan sadece iki tane kalmıştır.Yüksek zirvelerde yetişen bir ağaç türüdür. Ağaç olarak görünse de bahar zamanı yaprakları arasından muhteşem çiçekler açmaktadır. Dantele benzeyen çiçekler arasından püsküllü tomurcuklar çıkarmaktadır. Meyveleri turşu yapımında kullanılmaktadır. Bu türün hiçbir ticari geliri olmadığı için kimseler yetiştirme ihtiyacı duymayıp neslinin tükenmesine sebep olmuşlardır. Hindistan hükümeti sivil toplum kuruluşları bütün çabaları ile koruma altına almış ve neslinin tükenmemesi için uğraşlar vermektedirler. Umarız bu bitki türüde yok olmaz. Dünya üzerinde sadece bir kaç tane kaldıkları söylenmektedir.


Likya Orkidesi (Ophrys Iycia)

Akdeniz Bölgesi’nin Amanos Dağları, Mersin ve Gülnar bölgelerinde yetişen orkidelerin nesli tehlike altında. Dünya genelinde sadece bu çevrede yetişen bitki, salep yapımında kullanmak için doğadan toplanıyor. Bugün sadece 200 tane kalan orkideler, Doğa Derneği’nin başlattığı proje sayesinde koruma altına alınmış durumda.














Venüs Sinekkapanı

Bu bitki et yemesiyle ünlüdür. Karıncalar ve sinekler bu bitkinin kapanına sıkışırlar. Ama bu ilginç bitkinin de nesli tükenmek üzere.
Sinekkapan bitkisi (Dionaea muscipula), “Venüs Sinek Kapanı” adıyla da anılan, ABD’nin güneydoğusundaki turbalıklarda yetişen böcekçil bitkidir.Sinekkapanın rozet biçiminde yayılmış 4 ile 8 yaprağı ve şemsiyemsi beyaz çiçeklerle son bulan bir sapı vardır. Her yaprağın ayası uca doğru ip gibi uzar; bunun iki yanında bir menteşenin iki kanadı gibi bakışımlı ve yassı iki lop bulunur. Lopların kenarları kıllarla çevrilidir. Üst yüzlerinin ortasına doğru en küçük temasa bile duyarlı, üç sert kıl bulunur; bir böcek bu kıllardan birine bir kez dokunursa kapan kapanmaz. Bir kıla dokunduktan sonra baska bir kıla, veya 20 saniye içinde tekrar aynı kıla dokunursa kapan menteşemsi iki kanadı harekete geçerek üst üste gelir ve kenardaki kıllar birbirine girerek hayvanı içeriye hapseder. Bunun amacı yanlıs alarmları önlemektir. Tuzagin disleri aralık kalacak sekilde kapanır. Büyük böceklerin kaçısı engellenirken, küçüklerin kaçmasına izin verilir. Bu aslında bitkinin yararınadır çünkü bir kapan yalnızca 3 kez tuzak kurabilir ve bu yüzden büyük avlar beklemek daha mantıklıdır. Yaprağın üzerinde bulunan çok sayıda küçük salgı bezi, proteolitik, asitli bir özsu salgılar ve bu sıvı, böceği öldürerek yumuşak kısımlarını eritir, bitki bu erime ürününü soğurur ve tuzak birkac hafta sonra tekrar açılır. Kuruyan kapanların bitkiye zarar vermemesi icin kesilir. Her kapanın sadece bir kerelik ömrü yoktur. Yagmur suyundan etkilenmezler. Yanlışlıkla kapanan kapanlar yaklaşık yarım saatte açılır. Bitkinin üzerinde geliştiği turbalı toprakların azot eksikliğini gidermek üzere bu şekilde elde edilen azotlu besinleri kullandığı sanılmaktadır, ama bu kesin bir olgu değildir.

Rafflesia Çiçeği

Bu çiçek dünyanın en büyük çiçeklerinden birisidir. Kokusu hoş olmadığı için bu çiçeğe “et çiçeği” denir.
Rafflesia, dünyanın en büyük çiçeğine sahip bitki cinsi. 1818 yılında Joseph Arnold tarafından Endonezya Yağmur Ormanlarında bulunmuştur. Ömrü yalnızca 2 haftadır. Dünyada sadece Endonezya’nın Sumatra ve Borneo adaları ve Tayland’daki Khao Sok Milli Parkı’nda görülen Rafflesia , bir hafta içinde çiçek açıp ikinci haftada da ölüyor. Genişliği 1 metreye kadar büyüyebilen Rafflesia’nın ağırlığı ise 11 kilograma kadar ulaşabiliyor.


Titan Arum

Bu çiçek dünyanın en büyük çiçeği değildir ancak rafflesia gibi kötü kokar bu nedenle bu bitkiye “ceset çiçeği” denir.Kötü kokulu olması nedeniyle Leş çiçeği de denir.Boyunun 3 metreye çapınınsa 1 metrenin üzerine çıkabildiğini bilmeniz gerekiyor. Yani taşıması oldukça güç olacak. Ayrıca kokusununda leş gibi olduğu söyleniyor. O yüzden ceset çiçeğide deniyor. Endonezya’da Sumatra bölgesinde yağmur ormanlarında görülüyor.





Yarasa Çiçeği

Yarasa çiçeği çok ender rastlan güzel bir bitki türüdür.Dünyada bu çiçeğe rastlamak çok nadir görülen bir olaydır. Malezya da tropikal alanlarda yetişmektedir. Bu çiçek siyah ve beyaz renklerden meydana gelmektedir. Şekli yarasayı andırmaktadır ve sürekli sıcak yerde olması gereklidir. Bu bitkinin çiçek boyları 25-30 cm ve kendi uzunluğu ise 1 metreyi bulmaktadır. Nemli ortamları seven bir bitkidir. Çok nadir yetiştirilmekte olduğu için nesli tehlike altındadır.


Yeşim Bitkisi (Green Jade)

Bu da pek nadir rastlanan bir çiçek türüdür. Çiçeğin yaprakları mavi-yeşil renktedir ve ortası koyu mordur.
Yeşim bitkisi ya da ağacı (Crassula), Crassulaceae familyası içinde sınıflanan bir bitki cinsidir.
Dünyanın birçok yerinde doğal olarak bulunurlar, kültür varyeteleri özellikle Güney Afrika’da bulunurlar.
Bu bitkilerin yaprakları ya da gövdeleri çoğaltma amacıyla kullanılır. Kültüre edilmiş formlardan bazıları soğuğa daha dayanıklı olsalar da, çok büyük sıcaklık farklılıkları yeşilliklerini kaybetmelerine ve ölmelerine neden olur.






Yangtze(Çin) Nehir Yunusu

Aslında bu yunusu soyu kısmen tükenmiş hayvanlar arasında göstermek daha uygun olurdu.Çünkü 2006 ylında Yangtze Nehri'nde yapılan yunus araştırması sonucunda bir tane yunusla bile karşılaşılamamıştır.Erişkin Çin nehir yunuslarının boyu erkeklerde yaklaşık 2,3 metre, dişilerde yaklaşık 2,5 metre civarındadır.Ortalama yaşam süreleri 24 yıl civarı idi;ancak son 50 yılda bu rakam azalmaya bağlı olarak epey düştü.Çin'de kullanılan elektrik ile balık avlama tekniği bu balığı doğrudan etkileyerek neslinin tükenmesindeki en büyük rolü oynamıştır.

Solenodon Cubanus(böcek yiyen)

Bu sevimli böcek yiyenin de aslında cok ilginç bir hikayesi var.Soyu tükenmiş hayvanlar arasında gösterilen "böcek yiyen" 2003 yılında Küba'nın doğusunda bir çiftçi tarlasında bulunmuştur.20 yıldır ortalıkta görünmeyen bu hayvanın tekrar görünmesi sevindirici olarak düşünülebilir;ancak şimdilerde yaşam alanının sadece Küba adası ile kısıtlı olması düşündürücüdür.Karayip adalarında yaşayan Solenodon cubanus ,şeker kamışı ekimi için ormanların yok edilmesi ve adaya getirilen köpekler nedeni ile sayısı hızla azaldı ve sonunda yok oldu.


Slender Loris

Görenleri şirinliğiyle mest eden bu dünya tatlısıda ne yazık ki nesli tehlikeli hayvanlar arasında başı çekiyor.Yetişkin bir insan elinin baş parmağı büyüklüğünde ki bu şirin canlı vücuduna göre kocaman yuvarlak gözleri sayesinde karanlıkta çok iyi görüyor.Ama ne yazıkki tıpkı "böcek yiyen" gibi yok edilen ormanlarla birlikte kaybolma sürecine girmiş.Yaşam alanı sadece Sri Lanka adası olan bu hayvanın boyu ortalama 15 cm. ağırlığı ise 140-150 gr.


Pigme SU AYGIRI

1,5 ila 1,75 metre boyundaki ve 160 ila 270 kilo ağırlığındaki pigme su aygırı bugün sadece Batı Afrika’daki birkaç ülkede yaşıyor.Birbirinden ayrı alanlarda yaşayan 2 ila 3 bin örneği hala hayatta.Tam 200 günlük bir hamilelik döneminden sonra ancak 1 yavru dünyaya getirebilmesi belki de soylarının tehlike altında olmasının sebeplerinden biri.Fakat insanoğlunun müdahelesi çok daha büyük bi etken tabiki.




Çift Hörgüçlü Deve(Asya Devesi)

Sıfırın altında -30 –40 derece gibi sert soğuklara dayanabilen bu hayvanlar Doğu ve Orta Anadolu’nun bazı yerlerinde de yetiştirilir.Bilinen çöl develerin aksine daha sert iklim olan kuzey bölgelerinde yaşarlar.hörgüç yüksekliği yerden 2 metreyi bulabilmektedir.Yük taşımada kullanılan bu hayvanlar yaklaşık 200 kilo yük taşıyabilirler.Aynı zamanda tüyleri de dikkat çekicidir.




30 Eylül 2014 Salı

SUMATRA KAPLANI
Erkek bir Sumatra kaplanı, ortalama 234 cm uzunluğunda, 136 kg ağırlığındadır. Ortalama bir dişi birey ise 198 cm uzunluğa ve 91 kg ağırlığa sahiptir. Çizgileri diğer kaplan  alt türlerinden daha ince ve basıktır. Ayrıca daha tüylü ve özellikle erkekler daha yeleli bir görünüşe sahiptirler. Küçük boyutları ve ahenkli çizgileri ormanda rahat hareket edebilmelerini sağlar. Ayak parmaklarının arasında perdeli bir yapı bulunur. Bu yapı genişlediğinde onları kusursuz yüzücülere dönüştürür. Sumatra kaplanının suda ilerleyen toynaklı hayvanları da avlayabildiği kaydedilmiştir. 
Hayatta kalanların sayısı: 400’den daha az
Doğal ortamı: Endonezya’daki Sumatra adası
Durumu: Endoznezya’nın adalarından bir tanesi olan Sumatra’nın gözlerden uzak ormanları, Dünya’nın en nadir kaplan türlerinden bir tanesi olan görkemli Sumatra kaplanına ev sahipliği yapıyor. Son 25 yılda Sumatra ormanlarının %50’sinin yok olmasıyla, vahşi doğada yaşayan kaplanların sayısının 400’ün altına indiği tahmin ediliyor. Tarım alanları, kereste endüstrisi ve palmiye yağı üretimi nedeniyle toprağa olan talebin gün geçtikçe artması, kaplanların yaşam alanını son derece daralttı.
CARETTA CARETTA
Sini kaplumbağası (Caretta caretta), denizlerde yaşar. Yumurtlamak haricinde karaya hiç çıkmaz. Sırt tarafı kırmızımsı kahverengi alt tarafı ise beyazımsı açık sarı renklidir. Bacakları yüzmeye yarayacak biçimde kürek biçimi almıştır ve dış kenarlarında en fazla 2 tırnak bulunur. Oksijeni havadan almasına rağmen uzun süre su altında kalabilir. Yumurtalarını gece kumsallarda açtıkları çukurlara gömerler. Bir defasında 100 yumurta bırakabilir (162’ye kadar tespit edilmiştir). Yavrular 2 aylık kuluçka döneminden sonra gece vakti yumurtadan çıkarak denize giderler.Soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan Caretta Caretta türü deniz kaplumbağalarının, dünyadaki nadir yumurtlama alanlarından biri de Türkiye. Ege sahillerini mesken edinen dev kaplumbağalar, ne yazık ki h r an ölüm tehlikesiyle karşı karşıya. Ağlarına zarar verdiği gerekçesiyle balıkçılar, onları öldürebiliyor. Tekne pervanelerine takılarak ya da rastgele atılan naylonları deniz anası sanıp yiyerek de can verebiliyorlar.
Ölüm nedenleri belirsiz.
NESLİ TÜKENMEKTE OLAN HAYVANLARDAN BAZILARI

Panda “Bambu Ayısı”

Panda Bambu Ayısı
Panda Bambu Ayısı
Dev panda, Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) için ayrı bir anlam taşır, çünkü bu sevimli hayvan 1961 yılından beri vakfın sembolü. Dev panda ayrıca anavatanı olan Çin’in de milli amblemi. Siyah-beyaz kürküyle dikkat çeken dev pandaların boyu yaklaşık 1,5 metre, ağırlığı ise 100-150 kg arasındadır. Bambu ormanlarında yaşayan dev pandalar, günde 12-38 kg kadar bambu ağacı yiyerek hayatta kalır.

Dev panda Çin’in Yangtze Havzası’ndaki bambu ormanlarında yaşar. Bu havza, biyoçeşitlilik açısından dünyanın en zengin bölgelerinden biridir. Burada nesli tehlike altında olan pek çok hayvan ve bitki türü barınır. Bu açıdan Yangtze Havzası’nın mutlaka korunması gerekiyor.

Çin’deki bambu ormanlarının giderek yok olması, pandaların hayatını da tehdit ediyor. Şu anda sadece 700 tane kalan pandaların 21. yüzyılın sonunda soylarının tükenmemesi için extra çaba sarfedilmektedir. Panda avlamanın cezası Çin'de ölüme çarptırılmaktır. Bu hayvanların da habitat kaybı yüzünden sayılarının azaldığı bilinmektedir.

Diğer bir adı bambu ayısı olan pandaların ağırlığı neredeyse 120 kilo civarında. Panda gününün büyük bir bölümünü bambu yemekle geçirir. Çok sevdiği bambuyu yiyebilmek için Çin’den başka bir yere gitmediklerinden, ne yazık ki nesilleri tükenmek üzere.

Pandalar çok tembel hayvanlardır. Dişleri bambunun sert kabuklarına uygun olarak sağlam ve keskin. Beslenmek onların yaklaşık 14 saatini alıyor. Hayvanat bahçelerinde yaşayan pandalar, doğal ortamlarında yaşayan pandalara göre çok daha farklı beslenebiliyorlar.

Yemek yemediği zamanlar panda sürekli uyur. Uyumadığında ise hiç acelesi yoktur ve çok yavaş hareket eder. Düşmanları kovaladığında bile paçasını kurtarır kurtarmaz ilk gördüğü ağaca atlar ve uykusuna veya yemeğine kaldığı yerden devam eder.

Hayvanlar aleminin en şefkatli annesi pandalardır. Yeni doğan panda ancak bir fare büyüklüğünde ve 100 gr ağırlığındadır.

Bebek pandanın gözlerinin açılması 6 hafta sürer. 3 aylık olduğunda tek başına yürümeye, 5 aylık olduğunda ise koşmaya ve bambunun tadına bakmaya başlar. Bebek panda bir buçuk seneden uzun bir süre annesinin yanında kalır. Ancak bu uzun dönemin sonunda tek başına yaşamaya hazırdır.

Bu dönemle ilgili en önemli ayrıntı pandanın çok şefkatli ve sevecen bir anne olmasıdır.

Anne panda bebeğine çok düşkündür, onu kolların arasında insanların bebeklerini salladıkları gibi sallar ve sabırla emzirir. Zaten hayvanlar aleminde de yavrularına karşı en sevecen hayvan pandalardır. Pandalar yalnızlığı sever.

Kutup Ayısı

Kutup Ayısı
Kutup Ayısı
Kutup ayısı (Ursus maritimus), 2006 yılında hassas türden tehlike altındaki tür kategorisine geçti. Kutup bölgesindeki buzulların erimesiyle yaşam alanı tehlike altına girmiştir. Tahminlere göre kutup bölgesindeki bu durum değişmezse önümüzdeki 45 yıl içinde türde yüzde 30'luk bir azalma olacak ve sonunda da tümüyle yok olacak. Yapılan ölçümler buzulların yüzölçümünün önümüzdeki yüzyıl içinde en az yarı yarıya azalacağını, hatta tümden yok olabileceğini ortaya koyuyor.

Kutup ayıları öylesine güçlü yüzücüler ki, dirimbilimcilerin büyük bir bölümü bunların karadan çok denizde yaşayan canlılar kapsamında ele alınmaları gerektiğine inanıyor. Ne var ki, küresel ısınma Kuzey Kutbu’ndaki buzulları erittikçe bu hayvanların büyük bir çoğunluğu açlıktan ölecek ya da sularda boğulup yok olacak.

Penguen
Penguen

 
Penguenler

Çin pandaların soyunun giderek azaldığını gördükçe endişelenirken, şimdi de imparator penguenleri sorunu ortaya çıktı. Tasmanya'nın güneyinde Antarktik kıyısında yaşayan imparator penguenleri büyük bir hızla azalıyor. Bölgedeki buzlar eridikçe hayvanların sayısı da düşüyor. Penguenlerin sayısı son 50 yılda 3 bine kadar düştü. En büyük ölüm oranına 1976-1980 arasında denizde buzların azalması sırasında rastlandı.

 
Kısa Gagalı Yunus
Kısa Gagalı Yunus
Kısa Gagalı Yunus

Kısa gagalı yunus (Delphinus delphis), Akdeniz alttürüdür. Son 40 yıl içinde türün nüfusu aşırı avlanma ve yaşam alanlarının bozulması sonucu %50 düşmüştür.

Diğer nesli tükenen hayvanlar ise: Akdeniz foku, Anadolu Leoparı, Carrette Carrette, Kelaynak kuşları ve Gorillerdir.


Dünya'da Nesli Tükenmekte Olan Hayvanlar

Dünya'da nesli tükenmekte olan bazı hayvan türleri aşağıda listelenmiştir. Yanlarında bulunan sayılar o hayvan türlerinden tahmini olarak kaç tane kaldığını belirtmektedir.

* Javan Gergedanı : 60
* Altın Başlı Langur : 70
* Dev Mekong Yayın Balığı : 200
* Cross River Gorili : 300
* Vaquita (Meksika yunusu) : 300
* Pigme Borneo Fili : 500
* Sumatra Kaplanı : 600
* Siyah Ayaklı Dağ Gelinciği : 1000
* Büyük Panda : 2000
* Kutup ayısı : 25000