Baobab Ağacı
Bu ağaç gittikçe daha çok tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.
Baobab (Adansonia), ebegümecigiller (Malvaceae) familyasının Adansonia cinsinden Afrika ve Asya’nın tropikal bölgelerinde yetişen, yapraklarını döken ağaç türlerinin ortak adı.
Boyları 18 m’yi bulabilir. Gövde çevresi 30 m’yi, çapı 9 m’yi bulur. Bu yumuşak ve süngerimsi dev gövde, bir su deposu görevi yapar ve oran olarak yapraklar ile dallara göre çok büyük olduğu izlemini verir. Ağaç, dalların uçlarını aşağıya doğru sarkmasıyla bir kubbe biçimini alır.
Kabuğundan ve yapraklarından “adasonina” adı verilen ateş düşürücü madde elde edilen baobabın odunundan kâğıt yapılır. Portakal büyüklüğünde, yumurta biçiminde olan meyvesinin ekşi etli bölümü, şeker ekilerek yenir.
Maymun Çıkmazı Ağacı
Şili de yetişen bu ağaç bir fosil kadar yaşlıdır. Ancak yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan ağaçlardan birisidir.
Şili arokaryası (Araucaria araucana), arokaryagiller (Araucariaceae) familyasından bir ağaç türü.
Bugünkü arokarya ağacının akrabası olan bulunmuş fosiller 50 milyon yaşındadır. Dolayısıyla dünyanın en eski ağaç familyalarından birinin üyesidir. Şili arokaryası Avrupa’da, biyolog ve tıp adamı Archibal Menzies sayesinde ilk kez 1795 yılında tanındı. Halk arasında daha çok, ingilizce bir tabir olan Monkey puzzle tree (Maymun çıkmazı ağacı) olarak anılır. Bu isim, 1800 yıllarında bir İngilizin “bu ağaç, çıkmaya çalışan maymun için bulmaca gibi karışık” yorumundan kaynaklanmıştır. Alternatif olarak bölgenin yerlileri olan Mapucheler, kendi dillerinde Pehuen ismini kabul etmişlerdir.
Şili arokaryaları, yumurta şeklinden koni şekline kadar çeşitli formlarda taç oluştururlar. Bütün kolları gevşektir. Yaklaşık 100 yıl sonra aşağıdaki dallarını atar ve gövde alttan görülür vaziyete gelir. Yaşlı ağaçların sadece en üst kısmında dalları kalır. Bu durumda gövde düz ve silindir formundadır. Gövdenin bu düzgünlüğü ve uzunluğu yüzünden kereste olarak faydalanmak amacıyla kesilir. Bu kesimler artık Şili’de tehdit boyutlarındadır. Günümüzde ender bir ağaçtürü olarak kırmızı listede bulunan arokaryanın uluslararası ticareti yasaktır.
Koyu gri kabuğu, ağacı lavlardan ve volkanik patlamaların getirdiği zararlardan korur. Ayrıca, derinlere inen çok sayıda kök oluşturur.
Arokarya, çok fazla sert ve pul görünümlü yapraklarla bezelidir. Yapraklar 3-4 cm uzunlukta ve genişlikte üçgen şeklindedir, keskindir ve uç noktalarında sivri kahverengi dikenle sona ererler. Yaprak kenarları sarıya çalar. Yapraklar dallarda spiral oluşturacak şekilde dağılır.
Şili arokaryası çok yavaş büyür. Yıllık büyüme ender olarak 30 cm.den fazla olur. Çok ileri yaşlara kadar yaşarlar, 1300 hatta 2000 yıllık örneklere bile rastlanmıştır. Ancak kereste olarak genelde 500 yıllık yaşlı ağaçlar kullanılmıştır.
Arokarya ağacının anavatanı And Dağları’nın Şili ve Arjantin’deki kesimleridir. Yüksekliği 50 m.yi bulur. Avrupa kıtasında ise kuzeybatı kesimlerinin ılıman çevrelerinde bulunur ve bunların yüksekliği de 30 m.yi bulabilr. Bununla birlikte İngiltere ve Avrupa’nın diğer ılıman bölgelerinde arokaryalar egzotik görünümlerinden ötürü park ve bahçelere dikilerek yetiştirilir. Dünyanın diğer iklimi uygun bölgelerinde de durum aynıdır.
Oldukça garip bir şekle sahip olan bu ağaçlar, Juhyo (canavar ağaçlar) adıyla anılmaktadır ve Zao dağlarında bulunmaktadırlar.Bu olağan üstü ağaçlar, kışın çetin şartlarını altında vahşi doğada, karanlıkta beklemektedirler. Bu ağaçlar, Japon kar kadını ruhu Yuki Onna'nın nesli olarak görülmektedirler. Bu ağaçlar, Juhyo ya da canavar ağaçlar olarak anılmaktadırlar. Her kış mevsimi geldiğinde, Yagamata bölgesinde bulunan Zao dağının tüm ağaçları, insanı şaşkınlıktan donduracak kadar farklı olan bir dönüşüm geçirirler. Bu olağan üstü ağaçlar, oldukça zarif görünümlü kozalaklı ağaçlardan, iri yarı canavara benzeyen kar ve buz kütleleri haline dönüşürler.Bu ilginç ağaçları, garip görünümlü canavarlar haline dönüştüren şey, dayanılmaz bir şekilde soğuk olan Sibirya rüzgarlarının kar ve buz ile karıştırılması ile elde edilen, bir kış kokteylidir. Bu kar ve buz kokteyli, bu zarif kozalaklı ağaçları o kadar bütün bir şekilde kaplar ki, sıklıkla genelde de harika görünümlü olan bu ağaçlar, garip şekillere bürünmüş ve dönüşüm geçirmiş, yapısal bozuklukları olan canavarlar gibi görünmeye başlarlar. Bu ağaçları geçirdikleri bu dönüşümden sonra tanımak, neredeyse imkansıza yakın bir hale gelmektedir.Japonlara göre, Japonya'da bulunan ağaçların genelde spiritüel bir doğaları vardır. Birçok Shinto tapınaklarında, kami ya da bu tarzda bir ruha sahip oldukları söylenir. Bu ruh çeşitlerinden birisi, kodama ruhudur ve bu ruha sahip olan ağaçları kesmenin, kesinlikle kötü şans getireceğine inanılır. Bundan dolayı bu ağaçlar, kutsanmış bir iple işaretlenirler. Japonya'da bulun bir sürü ruhun olduğu gibi, bu ruhlarda iyi huylu, tehlikeli ya da nötr olabilirler.Kırsal kesimlerde, eğer ağaçlar 1.000 yıllık bir yaşam süresine kavuşabilirlerse, geceleri bu ağaçların canlanacağına ve çok tehlikeli olabileceklerine inanılır. Geceleyin ağaç kesmeye giden ormancıların, bu tehlikeli ve korkunç yaratıklara, oldukça dikkat etmeleri ve onları rahatsız etmemeleri öğütlenir.Juhyo ağaçları, Yagamata bölgesinin kuzey kısımlarında bulunan, Zao dağının tepelerinde bulunmaktadır. Zao dağı da, birçok diğer dağın olduğu gibi, aslında volkanik bir dağdır ve günümüzde, hala aktif durumdadır. Juhyo ağaçları, Yagamata istasyonundan kalkan otobüslerle rahatça ulaşabileceğiniz, Zao Onsen'de oldukça rahat bir şekilde görülebilmektedir. Zao Ropeway'den bir teleferiğe binerek, yolun yarısı olan Sanroku Line bölgesine ulaşabiliyorsunuz. Bu hattı takip ettiğinizde ise, Juhyo ağaçlarının bulunduğu alan olan Juhyo-kogen (Canavar ağaçları yaylası)'na ulaşıyorsunuz. Juhyo ağaçları, o yılki hava koşullarına bağlı olarak, ocak ayının ortalarından Mart ayının ortalarına kadar, bu karla ve buzla kaplı biçimlerine koruyabilmektedirler.
Bois Dentelle Ağacı
Bu güzel ve şirin ağaç çok az sayıda vardır. Dünyada bu ağaçtan sadece iki tane kalmıştır.Yüksek zirvelerde yetişen bir ağaç türüdür. Ağaç olarak görünse de bahar zamanı yaprakları arasından muhteşem çiçekler açmaktadır. Dantele benzeyen çiçekler arasından püsküllü tomurcuklar çıkarmaktadır. Meyveleri turşu yapımında kullanılmaktadır. Bu türün hiçbir ticari geliri olmadığı için kimseler yetiştirme ihtiyacı duymayıp neslinin tükenmesine sebep olmuşlardır. Hindistan hükümeti sivil toplum kuruluşları bütün çabaları ile koruma altına almış ve neslinin tükenmemesi için uğraşlar vermektedirler. Umarız bu bitki türüde yok olmaz. Dünya üzerinde sadece bir kaç tane kaldıkları söylenmektedir.
Likya Orkidesi (Ophrys Iycia)
Akdeniz Bölgesi’nin Amanos Dağları, Mersin ve Gülnar bölgelerinde yetişen orkidelerin nesli tehlike altında. Dünya genelinde sadece bu çevrede yetişen bitki, salep yapımında kullanmak için doğadan toplanıyor. Bugün sadece 200 tane kalan orkideler, Doğa Derneği’nin başlattığı proje sayesinde koruma altına alınmış durumda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder